Otelcilik İstanbul’da Olması Gereken Seviyede Değil

Mimar, lügat manâsında da olduğu üzere imar eden­dir… Aynı zamanda şenlen­diren ve rahat ettirendir. Otel tasarlayan mimarın, yaşamışlık ve ciddi derecede görgü sahibi olmasının yanında; hayal gücü, malzeme bilgisi, mekan tasarlama becerisi ve renk bilgisi gibi birçok teknik kabiliyete sahip olması gerekir. Ayrıca işletmecilik, alt yapı, çev­re düzenlemesi gibi alanlardaki bilgi ve tecrübe de otel yapan mimarı güçlü kılan özelliklerdir.

 

“Otelcilik İstanbul’da Olması Gereken Seviyede Değil”

 

İstanbul turizmi son derece kozmopolit bir yapıya sahiptir. Gerek hitap ettiği mi­safir kitlesi, gerekse işletmesinin yatırım değeri, sınıfı bakımından farklılıklar gös­terir. Üst düzey zincir otellerden, bir o kadar basitleri ve apartlarına kadar fark­lılıklar gösterir.

Üst sınıfları bir tarafa bırakacak olursak bence halâ İyi bir hizmet anlayışı, gerçek bir “otelcilik” hizmetinin, çoğu işletme ve sınıfta verilemediğini söyleyebilirim.

Posted in Ropörtajlar | Leave a comment

Kalkan ve Cupramontana Artık Kardeş

İtalya’nın şarap şehri Cupramontana ve Türkiye’nin en temiz antik Koyu Kalkan, kardeş belde oldular. Türk – İtalyan ilişkilerinde önemli bir rol oynayan kulübümüz üyelerinden Turhan Kâşo da iki ülke arasında düzenlenen etkinlikler kapsamında gelen misafirlere ev sahipliği yaptı.

İtalya’nın muhteşem üzüm ve şaraplarıyla ünlü Marche Bölgesi’nde Ancona Kenti yakınlarındaki Cupramontana Kasabası ve Türkiye’nin en temiz antik koyu Kalkan kardeş belde oldular.

Düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Kalkan’a gelen Cupramontana Belediye Başkanı Fabio Fazi ve beraberindeki heyet Büyükelçi Carlo Marsili’nin de katılımıyla, Kalkan’da mimarisiyle ünlü Clup Patara geniş Akdeniz kimliği ve  çerçevesinde oluşturduğu

diğer projeleri ile  İtalya Devleti tarafında Şovalye ve Devlet Liyakat nişanı ile onurlandırılan Yüksek Mimar Turhan Kâşo tarafından  sahibi olduğu olduğu Patara Prince Hotel & Resort’de misafir edildiler.

Türk – İtalyan işbirliği ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesinde büyük katkıları bulunan Turhan Kâşo  diyalogların ilerletilmesi çerçevesinde kardeş belde Cupramontana’da her yıl Ekim ayı’nda düzenlenen Tradisyonel Bağbozumu Festivaline Kalkan Belediye Başkanı Saim Karakurt ile katıldılar.  İtalyan Gazeteciler ve ünlü işadamlarının da bulunduğu festivalde heyetler birbirlerine özel hediyeler sundular. İtalyan halkının büyük ilgi gösterdiği festivalde heyetimiz İtalyan basınından büyük övgüler aldı.

Editor – Turhankaso.com

Posted in Haber Yorum | Leave a comment

And Mag – You Tell Me

Turhan Kâşo

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

Kalkan’la ilgili çalışmalarınızla tanıyoruz sizi. O bölgeyi ilk  ne zaman keşfettiniz?

Türk Balıkadamlar Kulübü, Adalar’ın etrafında dalmak derken, 1965 lerden itibaren Bodrum’a dalışa gitmeye başladım. Tüm ege ve Bodrum’u karış karış gezdim. Marmaris Hisarönü’nü keşfettim. 1980 li yıllarda Bodrum çok kötü duruma geldi. Kalkan’ın eski bir Rum balıkçı köyü olduğunu biliyordum. Gittiğimde oranın iklimi, coğrafyası ve ekolojisi beni çok etkiledi. Ben spor yapmayı seven bir mimarım. Kalkan bir doğa cenneti değil; çok daha cezbedici cesur bir güzelliği var. Deniz yalnızca temiz değil Toros Dağları’nda eriyen karlar iki ay sonra Patara’nın sahilinde denizle buluşuyor, tatlı suyla tuzlu suyun biraraya geldiği muhteşem bir deniz oluşturuyor.

Akdeniz’i özel kılan nedir sizce?

Defalarca Karayipler’e gittim. Orada bir tek şey var; kumsal ve eğik duran palmiye. Ama Akdeniz’de ikim ve bitki yapısı çok farklı. Zeytini var, meyvesi var, çamın binlerce çeşidi var. Batılının Akdeniz’e aşık olmasının sebebi bu. Dalmaçya Kıyıları hariç, bizim güney sahillerimiz Akdeniz’in en temiz sahilleri. Fakat hızlı kirletiyoruz.. Fransız ve İtalyanlar, sahilleri zamanında kirletmiş ama sonunda durmuşlar. Bizse süratle onları geçiyoruz. Tekneleriyle tatil yapanlar, atılan her bir çıpanın zemini tararken deniz dibindeki erişte ve çimenleri tıraş etttiğini, bununla denizin üstüne çıkan oksijeni yok ettiğini bilmiyor.

İtalyan Hükümeti, haziran ayında size bir Liyakat Nişanı takdim etti. Bu nişanın veriliş sebebi neydi?

İtalyanlar Akdeniz’e gösterdiğim saygı ve duyarlılığım nedeniyle verdi bu nişanı. Mimarlık yalnızca çizmek değildir; yaşam ve sanatla gelen insani bir boyutu var. Özellikle Patara’da yaptıklarımdan ötürü bu nişanla beni onurladırdılar.

Zamanında keşfettiğiniz Kalkan gibi, Türkiye’de hala dokunulmamış noktalar var mı?

Çok yer var ama son yelken seyahatimde Karalözdiye bir yer keşfettim. Kekova Adası’nın güneye bakan tarafında bir lagün.

Posted in Ropörtajlar | Leave a comment

Maison Frances-Anticalocanda


Turhan Kâşo

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

1. Antica Locanda’yı dekore ederken nelere dikkat ettiniz?

Dekore etmedim., 120 yıllık  “harabenin” restorasyon projelerini,  iç mekanlarını ise sürdürülecek fonksiyon ve binada hissettiğim duygularımla sehpasına kadar özel olarak tasarladım, Çelik konstrüksiyon olarak tasarladığım ve gerçekleştirdiğim İnşaatında güçlü tesisat ve alt yapıya verdiğim önem yanında Mekanların Renkli ve Ferah kurgulanması yine-her projemde olduğu gibi- öncelik olandı.

2. Konsepti yaratırken sizin imzanızı taşıyan unsurlar neler oldu?Eski bir binada yeni bir mekan yarattınız, biraz anlatır mısınız?

O mekanda gördüğünüz her şey; Zemin, Duvar, Tavan, Merdiven, Kapı, Kanepe, Sehpa, Korkuluk , bar, mutfak her şey – her öge kendi tasarımım., Bakınız, bu “iş” ( yani mesleğim; Mimarlık, dizaynır lık., ) bir bütündür., Ben binayı tasarlarken içindeki kapısını, onun kolunu, tavan-duvar malzemelerini, doğal ve suni ışıklarını görür, işlevselliğine göre Yaşayanlarını-Kullanıcılarını seyrederim., Kısacası Mekânı tasarlarım., kurgularım.,, yani her şey Bir anda olur.,,mekân ise ancak içindeki Ögelerle bir bütün oluşturur .,

3. Restoranda samimi, modern ama nostaljik bir hava yaratılmış bundan biraz bahseder misiniz?

Bu benim Hissedişim., Ben geçmişi, geçmişimi / Vizyonumu günün modernitesiyle birleştiririm., veya yaptığım işler “bilmeden” ortaya öyle çıkar.,

4. Restoranın dekorasyonunda vazgeçemediğiniz markalar oldu mu?

Bağışlayın., Dekorasyon yapmadım., Yapılan ve gördüğünüz, hele teveccüh gösterdiğiniz işlerin hepsi, yani mekânın tamamı Mimarlık, “mimari” dir., Gelin isterseniz buna “İç Mekân tasarımı” da diyebiliriz., ama zaten mimari çalışma bir bütündür ya.,, hiç “dış mimari” diye bir şey duyduk mu., bütündür.,

Marka sorunuza yanıtım şöyle; Mesleğimde hiçbir zaman düşünülmez., 39 yıldır da aklıma gelmedi., Ama belki de “Turhan Kâşo” markasını kullanmaktayım.,

İlginiz ve teveccühleriniz için teşekkür ederim., Bebek’ de yaşayan biri olarak İstanbul ‘a, Boğaziçine bir Bina, mekân kazandırmakla sadece Görevimi yaptım.

Posted in Ropörtajlar | Leave a comment

Cupramontana

Cupramontana_1

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

Adriyatik denizini enine geçip İtalya semalarında ilerlerken Bolonya şehrine doğru alçalmaya başladık. Düzenle işlenmiş, en ufak bir bozulmanın görülmediği yamaçlardaki Üzüm Bağları ile ünlü Emilio Romanio  bölgesine iniyorduk.  Geçen ay yurdumuzun özel kalmış beldesi Kalkan’ ın, Cupramontana ile “kardeş belde” tesis edilmesi ile kendilerini misafir ettiğimiz Belediye heyeti ve bölgenin Kültür heyeti bizi, her yıl yapılan geleneksel Bağ Bozumu şenliklerine davet etmişlerdi. Heyetten  Bay Stefano uzun boyu ile ve sevinçle bizi havalimanı kapısında karşıladı ve Marque bölgesine, Cupramontana’  ya yola koyulduk. Muhteşem peysaj ve binlerce hektar üzüm bağlarının gözünüzün alabildiğine uzandığı dağların arasındaki nefis asfalt yolların kıvrımları ve  inanılmaz renk uyumları içindeki Çiftlik evlerinin mimarisi ve çevreleriyle uyumlarındaki sadelik güzel yurdumda özlemini duyduğum ama bir o kadar da artık geri gelemeyecek lezzetlerden önemli biriydi. Bu güzel yolculukta Mussolinin’ nin 2. ci dünya savaşında Adriyatik kıyısına ulaşımı sağlama amacıyla açtığı Kanyon/geçitten geçtik ve yemek yediği Restoranda bir şeyler atıştırdık. Ünlü şef masasında, öğlen yemeği olan nefis pastasını ( makarna ), afiyetle tamamlamış, bir koca şişe Marque bölgesi şarabını neredeyse tamamlamıştı., Tanıştık, sarıldık ve fotograf çektirdik.,

Roma’ dan yola çıkmış olan sn. Sefir bay Carlo Marsili ve zarif eşleri Selva hanımla buluşmak üzere yolumuz üstünde Assisi’ de, ünlü San Francesco Bazilikasına uğrayacaktık. Depremden çok yüksek zarar görmüş olan Katedralin restorasyonunda uzun yıllardan bu yana görevini sürdüren Profesörün bize özel rehberliğinde, dökülen tüm Fresco ların nasıl da bir-bir toplandığı ve kubbelere yerleştirildiği hakkında bilgiler verdiler.

Stefano bizleri, önceden  yer ayırttığı, köyün tepesinde bir villa, restoran Erard’ da ağırladı.

Cupramontana_2

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

İtalyanların “primo piatti”, “secondo piatti”, “ antipasti”, vs derken arka arkaya servis ettikleri tüm yemekler zaten benim vazgeçilmezlerim., hele iki bardak Rosso Piceno ile işin keyfi tam oldu.

Cupramontana’ ya vardığımızda, İki geceden beri sürmekte olan Festivalde binlerce kişinin eğlencesi ve şarkılar, oyunlar hakikaten görülmeye değerdi., Bizi Kendi özel villalarından birinde konuk edecek olan belediye başkanı Bay  Fabio Fazi anahtarlarını Motosikletle getirdiğinde sadece gülüyordu ve sıcak karşılama ile bizler, henüz restore edilmiş, köyün ortasında, duvarların içindeki bir yerleşim mahallesindeki dairemize geçerken Fabio, yine festivale, eğlenceye dönmüştü bile.

Ertesi sabah sn. sefir ve eşi ile merkeze indiğimizde sanki gece eğlenenler onlar değilmiş gibi herkes, en güler yüzlü, mutlu halleriyle etraftaydılar, dahası Fabio bile bizi karşıladı., Belediye meydanına yürüdüğümüzde bizim Kalkan heyeti ile kucaklaştık ve seremoni için Salona alındık. Dışarıda bando mızıka, Flamalar, geleneksel kıyafetleri ile merasim mangaları., nasıl anlatsam ki, güzel ve renki olan her şey vardı. Toplantı salonundaki merasimde tarafların belediye başkanları, ve sn. sefir ve kültür ateşesi, tüm heyetin konuşmaları ve karşılıklı verilen hediyeler, iltifat ve bu yeni oluşum dolaysıyla beklenti ve planlardan söz edildi., ama esasta Duygu, yakınlaşmalar ve bütünleşmelerdi bence. Bu arada tüm heyete sn Başkan tarafından bu oluşumun, şahsımdan kaynaklanan Kalkan Clup Patara  projesi ve dolaysıyla doğduğunun ifadesinden, tarafıma edilen teşekkürden  duyduğum gururu saklayamam.,

Bando mızıka eşliğinde, kortej içindeki yürüyüşümüz ve Cupramontana’ lıların alkışları arasında attığımız kısa şehir turundan sonra kentin Su arıtma merkezindeki sergi salonlarında başlattıkları Kalkan tanıtımı fotograf  sergisinde yine geleneksel danslar edildi, akordeonlar  çalındı, herkes bir bütün oldu., Öğleden sonra yapılan Bağ Bozumu geleneksel Yarışmaların resmi geçidi ve akşam Havai Fişek gösterileri ile sona eren festival sonrası, vedalaşmalar, temennilerle bizleri yine kendileri, özel araçları ile uğurladılar. İtalyan zarafeti, kibarlığı ve bir o kadar sıcaklığını yaşamak çok güzeldi.

Turhan Kâşo

Y. Mimar

28. Ekim. 2010

Bebek

Posted in Makaleler-Konferanslar | Leave a comment

Dünya Tükeniyor

Dünya Tükeniyor

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

Otomobilin markaları sınırlıydı., bir kaç, bilemediniz üç beş haydi diyelim 10 marka vardı., Hepsini de bilir, tek tek sayardık isimlerini., hele malzeme kalitesi ise başka bir tat idi., Kalın saç kaporta, Gerçek kromaj tamponlar, özenle dizayn edilmiş direksiyon, deri döşemeler, ahşap iç tezyinat vs.,

Ütü dendiğinde yine belli adette marka ve onların modelleri vardı, hepsi de yakışıklıydı., Telefon ahizeleri, Ayakkabı, Kıyafet, Lamba, Çakmak, Mobilya vs her şey., ama her şey İnsanın kontrol açısının imkan verdiği ergonomik açı yelpazesi içinde ama yaşamımızın boyut ve sınırları içinde ve birlikteliliğimizi koruyabileceğimiz mesafe genişliği içinde idiler., Onları biliyor ve tanıyor ve birlikte yaşıyorduk.

Bütün bu İcatlar ve türlü modelleri, Yaratıcı zihinlerin performansları ile tasarlanıyor ve Sanatkar ellerle çiziliyor, modeller yapılıyor ve sonra da üretime geçiliyordu., kupon idiler., kıymetliydiler., Herhangi bir Eşyanın, aracın bir modeli yıllarca kalır, “havasını” bile atardı. Bir bakıma her üretilen şeyde sanatsal bir yaklaşım, ruh vardı.,

Şimdi Bilgisayarlarla yapılıyor bu tasarımlar., Biz de Mimarlık büromuzda, yaklaşık 20 yıldan bu yana kullanıyoruz bu cihazları ( ama tasarımı hep ben elimle yaparım.,, ) ., değişik programları var., çizim, renklendirme, resmin üzerine malzeme kaplamak, 3 boyutlu şekle getirmek vs gibi., ama en önemlisi ise yaptığınız modelleri hızla farklılaştırabiliyor ve çoğaltabiliyorsunuz bu arada., düşünün otomobil modellerinin, ütülerin, çakmakların, telefonların yüzlerce, binlerce modeli oluşuyor.,

Bunun ne zararı var diye düşünülebilir., daha fazla model, tip, renk vs.,  bir bakıma doğrudur., her ne kadar “Yaşam”  fabrikalaşıyor ise de., Ama gelin görün ki iş burada kalmıyor.,

O çok modelde, süratle oluşturulan Modeller, çağın gelişmiş teknolojisi sayesinde tamamı bilgisayarla çalışan Fabrikalarda, yine aynı Süratte ve de Çok sayıda  imal ediliyor., ve Pazara çıkıyor., inanılmaz da bir rekabetle.,

Esas tehlike buradan sonra başlıyor bence., O çok modelde, çok sayıda yapılan üretim, Internet denilen saniyede iletişim aracı sayesinde, aynı anda dünyanın öbür ucuna bildirilebiliyor., Hızlı pazarlama tekniği ve talep, bankalar yoluyla saniyede yapılan para havaleleri vs derken inanılmaz bir hareket başlıyor Dünya yüzeyinde., Gemiler bir taraftan diğer tarafa Üretim taşırken, diğer taraftan bu tarafa da petrol taşıyorlar., Başka deyişle bir taraftan Ham madde taşınıyor., diğer taraftan Mamul madde., hem de Çin’ den, meselâ Güney Amerika’ya., tahayyül ediniz.,, Ciddi bir kaynaktan aldığım bilgiye göre 2008 yılında Güney Amerika’ dan Çin’e taşınan demir cevheri tam 450 milyon ton!.. düşünebiliyor musunuz., şakası bir tarafa dünyanın ağırlık dengesi bile şaşabilir neredeyse.

Kısacası Dünya tükeniyor.

Turhan Kâşo

5.Ocak.2010

Bebek

Posted in Makaleler-Konferanslar | Leave a comment

Milano Fuarı ve Roma

Milano Fuarı ve Roma

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

Biri birini, son dönem insanlarını anlamaya çabalama gayretlerim ve günümüz Yaşamsal Ergonomisinde pasajlar arayışım içinde sürmekte olan yoğun tempoma rağmen bir dost hizmet isteyenimin ricası üzerine kalktık İtalya’ya gittik., Mobilya, mutfak, banyo fuarı, kentin biraz dışında ve gerçekten iyi hazırlanmış bir proje. Son anda alınan karar dolayısıyla uçaklarda  ancak üç gün öncesine yer bulduk., ve kısacası tüm haftayı geçirdik Milano’ da., Zülâl’ le hatırlamaya çalıştık hep., en son Milano seyahatimiz yirmi beş yıl öncesi, galiba 85 ler idi., İki günün bana çok bile geldiği fuarda tasarım ve ürünlerin artık dünyada, daha çok iki kategori tüketici için ele alındığı açık görülüyordu., Biri yeni para bulmuş ve uzakdoğu, arap zenginine vs hitap eden O çok görkemli ama temel tasarım ilkelerinden yoksun, sadece gösterişli –çirkin- mobilyalar; diğeri ise aksine, artan dünya ve özellikle okumuş batı nüfusunun, az metrekare içindeki apartman yaşamlarında gerekli ihtiyaç ve en optimum ve işlevsel tasarımlar, ürünlerdi., çoğu bana bir şey söylemedi dersem darılmayın lütfen. Bizler, ülkemize birçok malzemenin olmadığı 70, 80 li dönemlerdeki sıkıntılarla o zamanlar İtalyan malzemeye imrenirdik., Via Torino’ daki Meazza mağazasından getirdiğim menteşe, kapı kolu ve hattâ vida bile benim için o devirlerde büyük zevkti., ve projemi, işimi tamamlamama yardımcı oluyordu. Ama artık o devirler geride kaldı ve ülkemizde her şey var., Geriye kalıyor Tasarım yeteneği ve –varsa- görgü., O yoksa zaten meslek de olmaz.,

Artık yaş belli yere geldi ya her öğlen bir restoran., akşam bir başkası., Zülâl arkadaşlardan, ünlü olanları, son adresleri bir bir almış., Ama biz de yenilerini ekledik., Sizlere tavsiyem mutlaka Ristorante Alla Collina Pistoiese ( Via degli Amedei, 1 ) yi deneyin., Hemen Duomo’ dan aşağı Via Mazziniden inerken., Allahtan bol yürüyüş Lezzetine hayran olduğum İtalyan Spagetti lerinin hazmını kolaylaştırdı., Gençlik hatıraları ile S. Babila, Corso Buenos Aires, Piazza Venezzia, Via Monte Napoleone gezilmeye değerdi. Geçen bir  yazımda sözünü ettiğimin gibi ülkemde olduğunun aksine meydanlar, caddeler, binalar hep yerlerinde duruyordu., Ayrıca ne o eski kaldırım taşlarını kaldırıyor ve yeni granitlerle kaplıyor ne de asfaltlamıyor olduklarını yine imrenerek gördük., Korumacılık ve Estetik zaten onların ruhuna işlemiş ve yaşam tarzları., Lakin bütün bunların yanında İnsan kalabalığı giderek her yeri ağ gibi sarmakta., hele Japonlar., her yerdeler.,

Malum yanardağ hareketi yüzünden programdaki dünüş uçağımızın iptal olması ile atladık trene ve güneye, Roma’ ya geçtik. Euro Star ile Milano – Roma tam 3 saat., ve keyifli, ikramlı yolculuk sonunda aşığı olduğum Roma’ da, via Boca di  Leone’ de Hotel Inglettera’ ya, adeta evimize gelmiş gibi girdik. Hemen çıktığımız yürüyüşte gece yarısı, bir bardak şarap ve Spagetti mi tabii ki bırakır mıyım hiç.,

Sabah Piazza di Spagna, Borgonia, Frattina’ da yürüyüşlerle Via Barberini de THY ofisindeki girişimlerimiz neticesi akşama konan extra uçağa yerimizi kesinleştirmek işin keyfi oldu ( bu arada THY nın Roma’dan aynı gün 9 uçak kaldırdığını takdirle izledim., ancak Avrupadaki tüm biletli yolcularının GSM nolarına bir mesaj geçmeyi akıl etselerdi bir misli yararlı olacaktı., ). Güzel güneşli günde bu sefer Panteon tapınağına doğru yola koyulduk.,

ilk olarak Antik Roma’nın, tüm tanrıları için tapınak olarak düşünülmüş ve Milattan sonra 126 da inşaası tamamlanmış muhteşem bir yapısı. Tüm Roma yapıları içinde en iyi korunmuş olanı ve muhtemelen de dünyada döneminin en iyi korunmuş binası. Günümüze kalan binanın tasarımı genellikle Trajan’ın mimarı Şamlı Apollodorus’a atfedilir ancak imparator Hadrianus veya onun mimarlarına ait olması da muhtemel. 7. ci yüzyıldan bu yana Hıristiyan kilisesi olarak kullanılan Panteon Roma’daki en eski kubbeli bina., yapı gerçekten görülmeye değer., daha dün yapılmışçasına pırıl pırıl. Meydanda içilen espresolar sonrası istikamet Piazza Navona., Yine M.S 1. ci yy da kurulmuş bu şehir meydanı, Barok ve Roman mimarisinin özelliklerini önemle taşıyan bir açık stadium ve 15.ci yy da kent pazarının buraya taşınmasına kadar da Açık bir meydan olarak yaşamış., Roma’ nın oldukça renkli bu meydanı çok keyifli bir yaşam alanı.

Turhan Kâşo

Y. Mimar / d.g.s.a

2.Mayıs. 2010

Bebek

Posted in Makaleler-Konferanslar | Leave a comment

Turhan Kâşo – Sadun Boro Sürpriz Bayram Ziyareti

Turhan Kâşo - Sadun Boro

Kısmet adını verdiği yelkenlisiyle 1965 senesinde Alman asıllı eşi Oda ile birlikte ‘dünyayı dolaşan ilk Türk denizcisi’ ünvanının elinde bulunduran Sadun Boro, geçtiğimiz hafta oldukça keyifli saatler yaşadı..

Yaşamını Gökova’da sürdüren yılların usta denizcisi, aralarında yüksek mimar Turhan Kâşo’nun da yer aldığı bir gurup arkadaşının sürpriz bayram ziyaretine tanıklık etti. Bu sürpriz ziyareti bir tekne gezisi ile taçlandıran arkadaşların keyfine diyecek yoktu..

Posted in MEDYA'da Turhan Kâşo | Leave a comment

Patara Prince Hotel’de İtalyan Gecesi

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

Kaş ilçesine bağlı Kalkan’da yer alan Patara Prince Hotel & Resort farklı bir geceye ev sahipliği yaptı.

Posted in MEDYA'da Turhan Kâşo | Leave a comment

Deniz Tutkunu

Resmin büyük görüntüsü için üstüne tıklayınız.

Her yıl geleneksel olarak düzenlenen ahşap yelkenli teknelerin yarıştığı Bodrum Cup, geçtigimiz hafta gerçekleşti. Yurdumuzdaki cennet köşelerinden biri olan Gökova Körfezi’nde yapılan yarış, her zamanki gibi nefes kesen görüntülere ve kıyasıya bir çekişmeye sahne oldu. İstanbul cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Turhan Kaşo da yarışmaya katılanlar arasındaydı..

Posted in MEDYA'da Turhan Kâşo | Leave a comment